Hüzün İle İlgili Sözler konusunda hazırladığımız hüzün sözleri ve resimli hüzün sözleri bulabilir, sosyal medyada yada arkadaş çevrenizde paylaşabilirsiniz.

Hüzün Sözleri

Sebebini bilmediğim bir hüzün sineme çöreklenmiş yatıyor. Nereden geldi inan bilmiyorum. Sadece bana acı veriyor.

Emanet bir aşkın içine küçük sevinçler serpiştirip beni kandırdılar. Şimdi ömürlük bir hüznün içinde bedenimi demlendiriyorlar.

Güzel yüzün gitmiyor gözümden. Bu hüzün insan icadı silinmeli yeryüzünden. Kayıtsız başlayan bu sancı, bize ihanet edenlerin yüzünden.

Cam kenarında iki boş şişe var. Birine dudakların diğerine parmakların değdi. Asla kıyamam onları atmaya. Onun yerine içini hüzün, özlem ve birazcık aşkla doldurmayı seçtim. Belki beklediğime biraz değer diye.

Artık ağlayamıyorum bile. Başkasının gözlerine bakman, başkasının bedenini öpüp ona dokunmanı kaldıramıyorum. Seni kendimden bile çok seviyorum ve senden şu evrende ki her şeyden daha çok nefret ediyorum.

Sıcak bir yaz akşamından kalma olan hayaller gelen kış ile birlikte öldü. Artık hiç bahar gelmeyecek. Her mevsim hüzün, her mevsim acı var.

Seni bulutlara anlattım. Ortak oldular hüznüme, dolup dolup taştılar. Yağdılar yağmur olup yeryüzüne. Kimisi dans etti üstüne yağmur yağarken. Kimisi bir daha göremediği yüzeyi, boğuldu oracıkta.

Bir kitapta okumuştum. ‘Kalbin temiz ise hikayen mutlu biter’ yazıyordu bir sayfasında. Ben hiç kirletmedim kalbimi ama sırf başkaları karanlığa gömdü diye beni mutluluğu hak etmiyor muyum? Anlayın artık araftakiler de sever, araftakiler de ağlar.

Aklımda dolanan bir müzik var. Notaları saf acıdan meydana gelme!İçimde dolaşan birileri var. Ayak izleri kirletiyor beni. Zaman geçiyor! Hüzün saçlarımdan kavrayıp sonsuza kadar çeviriyor yüzümü kendisine.

Dağılıyor ve parçalanıyor her neye dokunursam.

Yıldızlarla konuştum, ay ile konuştum, ağaçlarla, çiçeklerle, topraklar, rüzgarla her şeyle konuştum. Hep anladılar beni. Sadece insanla konuşamadım. Her kelimede döktüler inci ruhumu.

Kül kanatlı, soluk ciltli, kor gibi gözleri olan küçük bir meleğin ölümü kimseyi üzmedi. Zaten kimse ile konuşmaz hatta el kol hareketleri yapardı herkese. Ah yazık sana küçük melek. Dilsiz olabileceğin kimsenin aklına gelmedi.

Bacaklarımı sana veriyorum. Koş git en uzak diyarlara. Zihnimi sana veriyorum zaten senden başka hiçbir şey düşünmüyor. Kalbimi sana veriyorum. Al bütün sevgiyi ve aşkı ben baş ederim bu hüzünle.

Uyuyamayanlar hayalleri olmayanlar değildir, hayalleri mahvolanlardır.

Ellerimde tozlu, yapma, kırık çiçekler var. Sevgilim olduğun yerde soğuk bir taş ve kuru toprak var. Yüreğimdeki bu acı tüm karanlıklara denk. Sadece kalbimi dolduran hissiz ve yaban bir hüzün var.

Yüreğim sıkışıyor, hissedemiyorum seni. Nerelerdesin, ne yapıyorsun, kiminlesin bilmiyorum! Adınla çığlıklar atıyor isyanlar diziyorum. Diğer insanlar ise notalarımla dans edip kahkaha atıyor.

Çok seviyordum. Uğurunda ölümle bile yüzleşecek kadar çok seviyordum. Beni yalnızlığın soğuk tenine mahkum eden sensin. Umarım yüreğini bir daha hiç ısıtamazsın.

Bir çukur var önümde. Gölgeler dans eder içinde. Derler ki o çukurun içinde hüzün dağları’nın ardında aşkın öz diyarı var. Çok korkuyorum o çukurdan…

Zehirden şarap yapar içerim ağlayarak sessiz sessiz. Taştan aynalar oyar bakarım kendime, dinlendiririm ruhumu. O kuru çölden bir bahar çıkartırım acımı ve gözyaşımı zaptedebilmek için…

Bakamıyorum gözlerine, çehrende bakışları oyalanamıyor. Takatim yok, yok oluyorum.

Aşkım nefretin ve acının gerçek diyarından sesleniyorum. Ne olur gel ve bu kuru çöle bir avuç su ol. Senin bu yıkık dökük haraben beni pervane ediyor. Nolur gel bu deli okyanuslarımda tufan ol.

Seni kaybettiğimi kabullenemiyorum. Ruhuma ağır geliyor geride öksüz kalan onlarca hayal.

Benim ellerimi bulamazsan dolunaya bak küçüğüm. İmkansız senaryolarla aşkını büyüttüğüm. Canın yeterince yandı prensesim. Benden uzak ol lütfen, benim ayrılıklarla dolu geçmişim.

Canım her yandığında hayaline sarıldım. Hayalin her seferinde kayboldu… Seni her özlediğim de rüzgarda kokunu aradım. Bulamayacağımı anlayınca gözlerim doldu.

Kalbim sadece senin yanında böyle aşkla atardı. Senden sonra atmayı bırakmadı lakin aşktan vazgeçti.

Ellerin, gözlerin, yanık tenin, saçların her şeyinle seni özledim. Bir daha asla gözlerine bakamayacak olmam beni kahrediyor. Nolur beni böyle bırakma.

İnsan sadece nefes almayı bıraktığında değil ümitsiz kalıncada ölür…

Tenimde isyanlar birikti ruhumda ayrılıklar. Ölümden öte yol yok derler ya, yalan! Ölümden öte yalnızlıklar var.

Geçmişin zehri akar taşıma toprağıma. Kimi sevsem gitti benden. Bir kişi bile kalmadı yanımda.

Eğer bedenim bir gün yenik düşerse keskin bir jilete. O gün işte sana olan bu aciz aşkımı hatırla.

İnsan kimi seveceğini seçemiyor. Kalbinin kim için atması gerektiğine asla karar veremiyor. Acı çekmek insan için farz galiba ama zamanla o acıda geçiyor.

Bir kaç şişe devirir mi sandın beni? Ay acıyla kutsadı bedenimi. Gözlerime mahşer gibi hüzün dolsada artık duyamıyorum acı dolu sesimi.

Dalga geçseler de yaşadıklarımla ben hep güleceğim! Biliyorum ben güldükçe onlar susacak! Ben her üzüldüğümde kahkaha atacaklar, ben ne zaman ki mutlu olursam onlar en büyük darbeyi alacaklar.

Hissettiklerim o kadar yoğun ki keşke bir karadelik olsa da çekse içine her şeyi. Parçalarsa hissettiğim bu hüznü, bu acıyı ve bu aşkı…

Ölüm dolu şarkılar dinliyorum. Ne farklı acılar varmış demek bu dünyada. O kadar kapılmışım ki kendi hüznüme, kapatmışım pencerelerimi. Bir de üstüne perde çekmişim, görmeyeyim diye…

Birkaç hatıra kalsın senden bana. Yaz akşamlarında ayın ve yıldızların altında zikredeyim aşkımızı. Yad edelim o çok mutlu olduğumuz eski günleri.

Kalbim bile bana emanet etmiş gibi hissediyorum. Hiçbir şeyim yokmuş gibi şu kocaman dünyada. Ne bir aşk, ne bir nefret, ne de bir hüzün. Bunları ne kadar çok istesem de asla hiçbirinin gerçek sahibi olamadım.

Su vermediğin bir gülün açmasını bekleyemezsin! Zümrütten goncalar dökmesini isteyemezsin! Ayrılığın tek varisi korku olurken, koynunda uslu bir yılan besleyemezsin.

Resimli Hüzün Sözleri

Hüzünlü Sözler

Gökkuşağından kovulmuş gibi hissediyorum. Sırf karanlık olduğu için deli gibi korkulan gece gibi hissediyorum. Gurur, sadakat, huzur gibi duyguları çoktan kaybetmiş gibi hissediyorum.

Bunca hayal kırıklığından sonra mutlu olacağımı falan mı düşünmüştün? Bana reva gördüğün bu ayrıldıktan sonra toparlayacağımı mı düşünmüştüm? Bak bana. Bak gözlerimin tam içerisine. Ben tam da şu an içimde bir cehennem varmış gibi hissediyorum.

Cama nefesimi üfleyip çıkan buğu da el ele tutuşan bizi çizmek varken ben kalbi kırık bir adam çizdim. Senin yüzünden hayallerimden vazgeçtim…

Ne kadar çok özlesem de geriye dönemem. İnceldiği yerden koparan sendin! Tüm hayallerimizi yıkan da sendin! Kalbime aşk yerine acıyla dolduran da sendin…

Güçlü çığlıklarım sana ulaşana kadar fısıltıya dönüştü. Artık sen duymak istesen de duyamazsın. İçimde sana ait olan her şey çoktan öldü.

Ah şu içimdeki toplanan kara kara bulutları keşke dağıtabilirsem… Ne kadar da aciz bir insanım! Cesaretim yok, seni içimden atmaya…

Senin kalbinde çok koyu karanlıklar hatta korkunç canavarlar var. Yoksa nasıl bu kadar fazla acıtbilirsin ki canımı?

İnsanlar kötüdür. İstisn olmadan her insan çok kötüdür… Sadece bazıları içinde ki karanlığı nasıl örteceğini iyi biliyor.

İnsanlar ne hüznümü anladı ne de pişmanlıklarımı. Galiba yaptığım tek hata bunları insanlara anlatmaktı.

Tam tamına ne kadar zaman geçti inan sana net bir şekilde söyleyemem ama ben hala senin beni terkettiğin puslu ve isyan dolu o gecedeyim.

Her insan hata yapar ve bu hataların bedelini ödemek zorundadır ama keşke ben bu kadar ağır bedeller ödemek zorunda kalmasaydım. Seni kaybetmek bana her şeyim kaybettirdi.

Ben şu koskocaman okyanusta kaybolan küçük bir balıkçı teknesiyim. Dalgalarla boğuşmaya artık hiç gücüm kalmadı. Ya bir toprak parçası gösterin varayım yaşama ya da gömün beni bu güçlü dalgaların aciz okyanusu’na.

Sonbahar bir daha hiç gelmeyecek işte bak döküyor son yapraklarını. Yaz bitti zaten terk etti aydınlık bu diyarları. Baharlarda küstü sonsuza dek bize. Tek yol ayaz ve kış! Bırak örtün üstümüzü ölümün elçisi soğuk beyaz örtüsüyle…

Rüzgara karşı oturdum bugün dağıtım at yelesi misali saçlarımı. İyi bak parmaklarıma içime doğru çekiyorum bu zehri, belki dumanı ile söküp atarım içimden seni.

Bileklerime pranga vurmuşlar. Ellerimi hapseden şu şeyin adını hüzün koymuşlar. Bu kadarla sınırlı değil sadece prangalar yok bileklerimde. Kalbime ise ihanet adı verilen gümüş kancalar var.

Birkaç kitap okudum. Şarkılar dinledim. Şiirler yazdım sana lakin içimde açtığın yaraları hiç saramadım. Bilemiyorum belki başka biri ya da başka bir aşk toparlar beni.

Bana hep bu hayatta yalnız olduğumu hatırlattın. Sen bunu her hatırlattığında benim kendimi kapattığım kafes biraz daha çatladı ve en sonunda parçalandı. Artık canım yanmıyor! Artık canımı yakamıyorsun.

Bana dürüst ol. Sadece bir kereliğine bana dürüst ol! Sen de beni seni sevdiğim kadar sevdin mi? Aklına yüzüm geldiğinde hiç ağladın mı? Benim gibi yandın mı? Ne olur söyle bana, sen de beni hiç sevdin mi?

Feryadım delsin yeri ve göğü. Fırlasın tenimin altında hapis olan fikr-i canavarlar. Hiç kırılamaz kalbim benim çünkü demirden artık göğsüm.

Beni seninle ilk kez tanıştığımız yere götür. Yolumu değiştirip hiç tanımayayım lütfen seni. Ya da sil kendini benim aklımdan! Nolur zihnimi azad et.

Gözlerinde beliren ışığı kim görür benden başka! Söyle seni benden daha fazla kim sevebilir ki böyle? Başka dilinin söylediğini senden kim saklanabilir? Benden başka hiç kimse! Aşk benden bu kadar uzaktayken konuşmak ne haddime! Anca döneriz pervaneler gibi sonra yöneliriz kendimize.

Sen yoksan yüreğimde, sadece atıp duran bir kalbi neyleyeyim ben. Ne olur dön gel! Kendi yarattığım siyah ütopyam da boğulmak üzereyim.

Sen zaten gururunun kölesi ben kendi bedenimde esirim. Sen aramazsın bir daha asla gideni, ben ise deli ve zehirliyim.

Bir feryatla söylüyorum senin tüm hatıralarını ve tüm arzularını kendi yüreğimde yok edeceğim.

Bak gözümden akan bu yaşlar divane oldu senin yüzünden. Kırdığın bu gönül başkalarına yar oldu senin yüzünden. Tüm hatıralarımız perişan oldu! Senin yüzünden!

Çirkin ile güzel masalı farklı detaylarla yeniden can buldu. Bu sefer mutsuz bitecek bu masalda çirkin aşkımdan mecnun olup delirecek, güzel ise başka prensle sonsuza dek mutsuz olacak.

Aynı gecede; farklı evlerin, farklı pencerelerinde yüzümüzü aya çevirtikten sonra birbirimizi hatırlayıp bir tebessüm bırakalım gökyüzüne ardından aklımıza senin pişmanlıkların benim ise kırılan kalbim gelsin. Veda ederim son kez birbirimize orada.

Kendimi bulduğum bu emanet aşkın kollarında arşa kadar pamuklara sarılı bir şekilde çıkarıldım. Yere düşene kadar da ne kadar yüksekte olduğunu bilmiyordum. Umutlarımla beraber yere son hız çakıldığımda canım çok yandı.

Acı ile harmanlanmış zayıf kalbim artık acıyı kaldıracak kadar güçlü değil. İhanet, kibir ve sadakatsizlik onu çok ağır yaraladı. Adeta bir yapboz gibi dağıldı binbir tane farklı aleme.

Benim nezdimde insanların ne dediği hiç önemli olmadı. Ben sadece senden bana değer verdiğini söylemeni, bunu duymayı istiyordum. Ah nasıl ihtiyacım vardı buna bir bilsen…

Yalnızlık ve acı sadece kendi dünyamda duyabildiğim bir çığlıktır.

Gülersen heveslenirim, gidersen incinirim. Beni seversen dünyayı cennet yaparım sana, sevmezsen de sorun değil zaten sensiz hep bu dünya cehennemdi bana.

Cennetten bile kovulmuş biz insanoğluna her yer, her gönül gurbettir. Hep ondandır bu acı, bu varoluş sancısı.

Bak gönlümün çorak arazilerine buradaki tek güç mutlak güneştir. Yalnızlık bir yankı ve bedenimi küle çevren bu acı aşk ateşidir.

Ben bu çölün ortasında mecnun olmuş biriyim. Sana burada gül bahçeleri sunamam ki. Sen gönlü taşa dönmüş birisin. Senden sonsuz bir aşk bekleyemem ki.

Geçer zaman, döner dünya, güvenmeyin şu fani insana. Ne zaman çok seviyorum desem sağır oldu duymadı. Ne zaman ki aşkla baksam sana, hatta bir keresinde senin için süsledim gökyüzünü! Bu seferde kör olmayı seçtin. Aşkı değersizleştirdin.

Fesleğen dokunmadıkça yaymazmış kokusunu etrafa. Sen neden hiç dokunmaya çalışmadım benim yüreğime? Neden hiç kokun tenime sindirmeye çalışmadın? Sen sevdin desende ben o rüyayı çok gördüm. O dediğini ben hayal bilirim.

Ben yeni açan gonca çiçek, sen onu kesen acımasız ayaz. Köklerin biliyor ve sonsuza kadar umut ediyor. Bu da geçecek! Ya rabbim ne olur kırılan o goncalarını geri ver bana, geri ver ki yeniden umutla açabildireyim onları.

Sınırsız ve doruksuz bir acı çektim. En derinlerimde hissettim kaçtığım tüm kuytu korkuları. Artık korkmuyorum! Ne senden, ne de bana diyeceklerinden!

İnan cenneti düşlemek için kapattım gözlerimi, o an aklıma ilk sen geldin. Söyle yetmedi mi çektiğim bunca acı? Susma söyle zaten kırık olan kalbimi daha fazla ne kadar kırabilirsin ki.?

Ateş oldum yaktım pervasızca duran arsız geceyi. Kor oldum bekledim şafağı ordan tutuşturdum gündüzü. Şimdi duysun beni herkes! İçimde tuttuğum bu yaz ile bir çağ yangını başlatıyorum!

Kalbim acıdığında biraz yürüsem geçer dediğim o his beni sokak ortasında öyle bir ağlattı ki bu gece şahit oldu ay ve yıldızlar bana.

Ağlamak istesem gözümden yaş gelmiyor. Susmak istesem dil yerinde durmuyor. Bana yaşattıklarını yaşamadan bu dünyadan gitmene gönül el vermiyor. Her gün Allah’a dua ediyorum. Daha beter ol!

Bir güldüm, dalım düşman kesildi bana. Dalımda eğildi zülfü boynum. Başka rüzgarlarda ise dağıldı yapraklarım, kırıldı kanadım kolum.

Ruhunun sürgün edilmesi nedir bilir misin? Yaşamak, nefes almak fakat onu hissedememek nedir bilir misin? Yaşayamamak nedir bilir misin? Hiç zannetmem, sen nereden bileceksin bu duyguları!

Ah benim alın yazım! Ah benim aldanışlarım! Yazık bana, yazık gözyaşlarıma…

Kimsenin olmadığı, kasvet kokusunun ciğerlerimi parçaladığı bir çıkmaz sokaktayım. Ne bir ses, ne bir seda yok insanlardan. Sadece sen varsın zihnimde, bir de hayal kırıklıklarım.

Her gün, her gece geçtin kalbimden ve orada acı dolu feryatlar bırakarak ardına bakmadan gittin! Kimselerde duymadı ağlamalarımı, kimselerde görmedi gözyaşlarımı.

Ve heves kalbime saklı bir cennet bahçesi gibi girdi. Tekrar sev olur beni. Ve heves kalbimden cehennem gibi yeniden çıktı. Bu delinin yandı yine canı.

Sen gittikten sonra içimde kalan tüm öksüz duygular için yeniden ağladım. Sonra geçti işte! Benim yaz tutma gibi bir lüksüm yok. Zaman acıta acıta olsa da bir şekilde geçiyor.

Hiç uğrayanı olmayan yalnız bir durak gibi oldu kalbim, siliniyor izi. Bunca karanlığın içinde tek ışık benim ve yine ben hatırlarım kaybolmuş ve unutulmuş kimseleri.

Bir yerde okumuştum “İnsanı ölümden eceli korurmuş.” diyordu. Benim ölümde, ecelim de sendin. Ne olur beni senden koru…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.